Eylül 2015

Adam Yayınları Aforizma Ahmet Altan Ahmet Say Aklımda Kalanlar Alberto Giacometti Alejandro González Iñárritu Alıntı Alıntıladıklarım Alıştırmalar Altın Koza Film Festivali Anatole France Antoloji Aspendos Opera ve Bale Festivali Ataol Behramoğlu Ayfer Tunç Bilgi Yayınevi Birhan Keskin Boticelli Can Yayınları Candan Erçetin Cemal Süreya Çağan Irmak Değinmeler Deneme Dergi Diego Velázquez Dinlediklerim Düşbükeyler Edebiyat Edgar Degas Edward Munch Eleştiri Elias Canetti Enis Batur Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi Erzurum Eylül'e Mektuplar F. Scott Fitzgerald Fazıl Hüsnü Dağlarca Felsefe Ferit Edgü Film Galeri Gece Gece Edebiyat Gezi Giorgione Goya Gustav Klimt Gülten Akın Gündemdekiler Günler Günlük Günlükler Günün Şarkısı Halikarnas Balıkçısı Hayat Notları Heykel Hilmi Yavuz İçebakan İdil Biret İstanbul Bienali İstanbul Modern İzlediklerim İzlek İzmir Sanat Jan van Eyck Jean Auguste Dominique Ingres Johannes Vermeer John William Waterhouse Karalama Defteri Kırıntılar Kısa Metinler Kitap Kitap Eleştirileri küçük İskender Kürşat Başar Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi Malraux Marc Chagall Marguerite Duras Matisse Mektup Memet Fuat Metis Yayınları Mırıldandıklarım Michelangelo Milan Kundera Murathan Mungan Mühür Dergisi Müzik Nâzım Hikmet Not Defteri Notos Nuri Bilge Ceylan Oğuz Atay Okuduklarım Okuma Defteri Okuma Günlüğü Okuma Şenliği Önerdiklerim Öneri Öykü Özlü Söz Paul Klee Penguen Kolu/Kanadı Picasso Plan Proje Refik Durbaş Rembrandt Resim Resim Defteri Roman Rota Sabancı Müzesi Salâh Birsel Sanat Sayıklamalar Seçtiklerim Sel Yayıncılık Selçuk Altun Seyir Defteri Sezen Aksu Sıla Sinema Söyleşi Sözcükler Sözünü Sakınmadan Stefan Zweig Şiir Şiir Düşü Şiirler Tiyatro Tomris Uyar Van Gogh Varlık Dergisi Venedik Film Festivali Venüs Veysel Çolak Videolar Viktor Hugo Yaşar Kemal Yazı Masası Yazılar YKY Yön Yayınları Zeki Demirkubuz


Gustav Klimt’in “Adele Bloch-Bauer’in Portresi” adlı resmi…

*

Enis Batur’un Işıkadlı kitabında “İyi okur nasıl olmalıdır?” sorusuna verdiği yanıt…

*

Van Gogh’un “Yıldızlı Gece” adlı tablosu…

*

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Göl” şiiri…

*

Matisse’nin “Yaşama Sevinci” adlı resmi…

*

Kürşat Başar’ın “Yaz” adlı romanı
ve özellikle romanın anlatıcısı Murat’ın amcasının yaşam şekli
ve kütüphanesi…

*

Goya’nın “Çıplak Maya” ve “Giyinik Maya” adlı tabloları…

*

Çağan Irmak’ın “Bana Şans Dile” adlı filmi…

*

küçük İskender’in Cin Kontrol Noktası adlı deneme kitabı…

*

Sözcükler Dergisi’nin Edebiyatçı Mektupları Özel Sayısı

*

Alejandro González Iñárritu’nun Ölüm Üçlemesi Olan
Paramparça Aşklar Köpekler”, “21 Gram” ve “Babil” filmleri…

*

Diego Velázquez’in “Aynadaki Venüs” adlı tablosu…

*

Enis Batur’un İstanbul Modern’de Semih Gümüş ve Ömer Türkeş ile yaptığı Sözünü Sakınmadan Söyleşisi…

*

Nâzım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı kitabı…
Ve kitabın bana çağrıştırdığı trenler hakkındaki düşünceler…

*

Rembrandt’ın “Gece Devriyesi” adlı resmi…

Tuna BAŞAR


Yazılarımda Adı Geçenler

Şöyle geriye dönüp baktığımda 2004 yılından beri düzenli bir yazma serüveni içinde olduğumu görüyorum. Yazdıklarım dergilerde, internet sitelerinde, kendime ait bloglarda ve sosyal paylaşım sitelerindeki gruplarda yayınlandı. Bugüne kadar yaklaşık 500 civarında yazı, şiir, günlük, kitap eleştiri yazısı ve değinme yayınlamışım. Şimdi bu yazdıklarımı tekrar gözden geçirirken yazılarımda adı geçen yazarları, şairleri, ressamları, müzisyenleri, sanat eserlerini, önemli kişileri bir dizin halinde listelemenin kişisel okuma-yazma maceramda bana çok önemli bir yol gösterici olacağını fark ediyorum. Yazılarımda birçok sanatçı ve sanat eseri geçerken bunlardan hangileri daha fazla kendine yer bulmuş, kimler beni daha derinden etkilemiş ve ben kimleri daha ön planda tutmuşum bunca yıl boyunca. Beni en çok etkileyen yazarların başında Enis Batur geliyor. Acaba gerçekten de yazılarımda en çok Enis Batur ismi ve onun eserleri mi geçiyor? Ya da hiç farkına varmadığım bir sanat adamı mı beni daha derinden etkiledi. Hayatımdaki en önemli yere sahip şehir İzmir’dir. Acaba yazılarımda da bu şehir mi daha fazla kendini göstermiştir. Ya da İstanbul, Edirne, Afyonkarahisar, Bitlis gibi hayatımda önemli yeri olan diğer şehirlerden biri mi? En çok Kandinsky’nin resimleri karşısında heyecanlanırım. Elbette başka birçok ressamın resimleri de benim hayatımda önemli bir yere sahiptir ama bu resimler içinde en çok hangisi yazılarıma ilham vermiştir? Bunlar gibi onlarca soru zihnimi kurcalıyor yazdıklarımı gözden geçirirken. Yazılarımda Adı Geçenler başlığı altında bir dizin oluşturursam bu tarz soruların da tümüne anlamlı bir yanıt bulacağımı düşünüyorum. Alfabetik bir şekilde blog sayfamda bu dizini yayınlayacağım ve her yazdığım yazıda adı geçenleri de listeye ekleyeceğim.


Tuna BAŞAR


planladıklarım

1. Sanat Tarihi üzerine detaylı araştırmalar yapıp sanatın başlangıcından günümüze gelene kadar geçen süreçteki önemli sanat olaylarını kaleme almalıyım.
2. Sanatta ve edebiyatta yaşanan önemli akımları araştırıp bunları yazıya dökmeliyim.
3. Mitoloji üzerine yoğunlaşmalıyım ve başta Yunan Mitolojisi olmak üzere mitolojik karakterler üzerine yazılar yazmalıyım.
4. Yazar, şair, ressam, müzisyen, kısaca sanatçılar üzerine biyografi yazıları yazmalıyım ve bu biyografileri güzel bir görsel eşliğinde blog sayfamda yayınlamalıyım.
5. Yazılarımda Adı Geçenler başlıklı projeme başlamalıyım.

Tuna BAŞAR


• Bakırköy Belediyesi tarafından yapılan, Avrupa yakasının tek opera binası olan Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi 10 Ekim’de İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin seslendireceği Beethoven’in 9. Senfonisi ile açılacakmış.

Elias Canetti’nin daha önce Soylu Sınıfın Sonbaharı, Hayvanlar Üzerine, Körleşme, İnsanın Taşrası ve Saatin Gizli Yüreği kitaplarını basan Sel Yayıncılık şimdi de yazarın Marakeş’te Sesler adlı kitabını okur önüne çıkarmış.

Kırmızı Kedi Yayınevi, Enis Batur’un daha önce yayınlanan kitaplarını da yeniden basıyor. Tuğralar Perişey kitapları tek bir kitap halinde Kırmızı Kedi etiketiyle çıkmış.

22. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali 14-22 Eylül 2015 tarihleri arasında sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Festival hakkında detaylı bilgiye http://www.altinkoza.org.tr/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Varlık Dergisi Eylül 2015 tarihli 1296. sayısında kapağına “60. Yılında 6-7 Eylül Olayları”nı taşıyor. Edebiyat Gündemi bölümünü ise Yücel Kayıran ve “Son Akşam Yemeği”ne ayırmış.

Tuna BAŞAR


9 Ağustos 2015
Pazar

Yazının ilk kullanılmaya başladığı günden bugüne kadar sayısız yazılı ürün verilmiştir. Tabletlerden papirüslere, kâğıdın icadından kitaplara, teknolojik gelişmeler ışığında elektronik yazılı ürünlere kadar sayısı hakkında bir fikir sahibi bile olamayacağımız kadar çok yazılı ürün ortaya çıkmıştır. Her geçen gün de bu yazılı ürünler artarak okurların önüne sürülmektedir. Fakat devam eden bu yazılı kültür neticesinde bazı ürünler defalarca okunup klasikleşirken, bazı ürünler okunduğu anda unutulmaya mahkûm oluyor. Yazılı ürün çöplüğüne dönüşen günümüz teknolojik çağında birçok ürün arşivlerdeki yerini alsa da dönüp dönüp okunanlar hep klasik metinler olarak karşımıza çıkıyor.
Bir zamanlar şöyle bir cümle kurduğumu hatırlıyorum: “Her bulduğunu okuyanlardan değilim ben. Klasikleşmiş, önemli olduğu birçok okur ve eleştirmen tarafından kabul edilmiş kitapları tekrar tekrar okumayı tercih ederim.” Son zamanlarda da bu düşünce ağır basıyor bende. Hiç tanımadığım yazarların kitaplarını okumaktansa bir Dostoyevski, bir Oğuz Atay, bir Márquez, bir Yaşar Kemal, bir Milan Kundera, bir Ayfer Tunç kitabını bir kere daha okumanın çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Kısıtlı zamanımızı iyi olduğundan emin olduğumuz kitaplara ayırmak çok daha mantıklı geliyor bana.
Tabii ki yeni çıkan kitapları da takip etmeye çalışıyorum ama yeni bir yazarın kitabını okumam için ya değer verdiğim bir başka yazar veya eleştirmen o kitabı tavsiye etmiş olacak, ya da kitap önemsediğim bir yayınevi tarafında basılmış olacak. Bir de bazı ödüller ve soruşturmalar sonucunda da belli kitaplara yöneldiğim oluyor. Ama bu biraz daha seyrek olarak okuma rotamı değiştiriyor.

9ağustos’15gecesi edirne


Tuna BAŞAR


• 22. Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali başlıyor. 5-24 Eylül tarihleri arasında sürecek olan festival hakkında detaylı bilgiye http://www.aspendosfestival.gov.tr/ adresinden ulaşabilirsiniz.

• Her sene bir sayısını bir yazarın editörlüğünde çıkaran Notos, bu yıl konuk editör olarak Enis Batur gibi ciddi bir dergi tecrübesi olan birini seçmiş. Enis Batur editörlüğündeki Notos (Ağustos-Eylül 2015, Sayı: 53) gündemini “Adres Defteri/Edebiyatta Sahici ve Sanal Yolculuklar” olarak belirlemiş.

• Sabancı Müzesi, Zero Akımından bir seçkiyi ziyaretçilerine sunuyor. Zero – Geleceğe Geri Sayım başlığını taşıyan sergi 10 Ocak 2016 tarihine kadar gezilebilecek.

• Ankara’da mart ayında açılan Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi şimdi de müzikseverlere yönelik güzel bir konser programı sunuyor. 6 Ekim’de İdil Biretkonseriyle başlayacak program 24 Mayıs tarihine kadar 12 konserle sürecek.

Zeki Demirkubuz’un son filmi Bulantı 2 Ekim’de vizyona girecekmiş. Başrollerini Zeki Demirkubuz ve Şebnem Hassanisoughi’nin paylaştığı, Öykü Karayel ve Çağlar Çorumlu’nun yan rollerde izleyici karşısına geçtiği film Jean-Paul Sartre’nin aynı adlı romanından serbest bir uyarlama olacakmış.

Tuna BAŞAR


8 Ağustos 2015
Cumartesi

Bir süredir yazarların yazma biçimlerini merak edip duruyorum. En çok da bir çalışma disiplini içinde yazan, her gün çalışma masasına oturup günün büyük kısmını burada geçiren yazarlara imreniyorum. Ama ben, kendi adıma, bugüne kadar bu şekilde bir yazma disiplini oluşturamadım ne yazık ki! Ben yazı masasına oturmadan ne yazması gerektiğini planlayan, yazacağı şeyi kafasında şekillendiren ve artık bunu kâğıda geçirebilirim dediği zaman da yazı masasına oturan kişilerdenim. Tabii ki her zaman yazmayı planladığım yazıyı tamamen kafamda bitirip son halini veremiyorum. Yazıyı kâğıda geçirirken birçok değişiklik de yaparım. Kafamda kurduğum cümleyle kâğıda aktardığım cümle çok farklı olabilir. Bazen aklımdan geçenleri kâğıda döktükten sonra kurguladıklarımla yazdıklarımın çeliştiğini bile görürüm. Bazen de tek seferde yazmak istediklerimi yazmış olurum. Ama benim asıl istediğim şey, üzerinde çok fazla zaman harcayarak yazmak. Saatlerce çalışma masasında vakit geçirdikten sonra yarım sayfa/bir sayfa kadar ama gerçekten kaliteli olduğuna inandığım bir ürün ortaya koymak ve bu çıkan ürün karşısında tatmin olmak… Bu istediğime ne zaman ulaşabilirim veya ulaşabilir miyim, bilmiyorum. Yoğun çalışma temposu içinde istediğim bu yazma ritmine yakın zaman ulaşamayacağım kesin.

8ağustos’15gecesi edirne

Tuna BAŞAR


6 Ağustos 2015 Perşembe

Çağdaş Türk şiirinin en önemli dönüm noktasında Nâzım Hikmet şiiri duruyor bana göre. Divan edebiyatının etkisinden kurtulmaya çabalayan Türk şiiri manzum-nesir çıkmazında boğuşurken Nâzım Hikmet, Rus şiirinin, daha çok da Mayakovski ve Fütürizm akımının etkisiyle yepyeni bir soluk olarak ortaya çıkar. Duru bir Türkçe’yle, halkın içinden gelen bir sesle, komünist bir duyarlılıkla daha önce olmayan bir şeyi Türk şiirine getirir. Hem şiire aşkı, özlemi, toplumcu bakış açısını yerleştirir, hem de birçok yeni sözcüğü şiirine yedirir. Şiire yeni bir soluk getirmeye çalışırken birçok farklı sıkıntıyla da baş etmek zorunda kalır. Soruşturmalar peşini bırakmaz, kitapları yasaklanır, hapishaneye girer, büyük bir aşkla sevdiği vatanından kaçmak zorunda kalır, karısından çocuğundan uzaklaşır…
İşte bu sıkıntıların ortasında şiirden de hiç vazgeçmez. Özellikle de bu sıkıntılı durumlar yaşanırken yazdığı şiirlerdeki tat bambaşkadır bence. Bunların içinde de hapishanedeyken yazdığı Memleketimden İnsan Manzaraları adlı kitabı yukarda saydığım tüm özellikleri içinde barındırması nedeniyle çok önemli bir yere sahiptir.


Haydarpaşa Garı’nın merdivenlerinde başlayan kitap bir tren yolculuğuyla devam edip onlarca farklı insan motifini gözler önüne seriyor. Bir yandan insanların yaşamlarına odaklanırken bir yandan da, İkinci Dünya Savaşı öncesi dönem başta olmak üzere, gündeme değiniyor. Yani bir yandan insan manzaraları sunarken, bir yandan da dünyadaki yaşanan olaylara tanıklık ediyor. Bunu yaparken de şiirin o en önemli özelliği olan ses ahengini de korumayı başarıyor.

Tuna BAŞAR


Nuri Bilge Ceylan’ın jüri üyesi olacağı; Emin Alper’in “Abluka” filmiyle Altın Aslan Ödülü için, Senem Tüzen’in de “Anayurdu” ile Geleceğin Aslanı Ödülü için yarışacağı; Venedik Klasikleri bölümünde Yılmaz Güney’in Umut filminin gösterileceği 72. Venedik Film Festivali başlıyor. Festival 12 Eylül Cumartesi akşamı son bulacak.

Victor Hugo’nun Sefiller romanı İş Bankası Yayınları Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi’nde 5 cilt olarak yayınlanmış.

Mühür Dergisi son sayısında (Eylül-Ekim 2015, Sayı: 60) 2000 Kuşağı’nı gündemine alıyor.

• Daha önce İletişim Yayınları tarafından basılan Milan Kundera’nın Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği adlı kitabı bundan sonra, yazarın diğer kitaplarını da yayınlayan, Can Yayınları tarafından basılacak.

• 14. İstanbul Bienali, Tuzlu Su temasıyla başlıyor. 5 Eylül-1 Kasım arasında çeşitli etkinliklerle sürecek bienal hakkında detaylı bilgiye http://14b.iksv.org/adresinden ulaşabilirsiniz.

Tuna BAŞAR


Bir hayali olmayan, sadece önündeki yolda yürümeyi seçip, geniş açıdan dünyaya bakamayanları,
Hayalleri uğruna risk alıp gitmekte oldukları güzergâhtan başka yollara sapmayı denemeyenleri,
Tek bir düşünce etrafında toplanmış ideolojik, siyasi ve dini kalabalıkları,
Düğünleri, yüksek müzik eşliğinde eğlendiğini düşünen toplulukları,
Herhangi bir şehre gidince müzeleri, kütüphaneleri, kitabevlerini gezmeyi alışkanlık haline getirmeyenleri,
Her konuda fikir beyan etme ihtiyacı duyanları,
Arapça, Kürtçe bilmeyenlerin yanında Türkçe konuşurken bir anda sadece onu anlayanlara dönüp Kürtçe veya Arapça konuşmaya devam edenleri,
Demokrasiyi ağzından düşürmeyip demokrasinin tarifini yapamayanları,
Hayatında hiç kitap okumadığı halde kitap okuyanları eleştirme hakkını kendinde görenleri,
İnsanların tercihlerine karışıp, kişilik haklarına tacizde bulunanları,
İnsanları sadece dış görünüşlerine göre eleştirenleri,
Zenginliğin istediğin zaman istediğin şeye ulaşmak olduğunu bilmeyip, sürekli gelecekte yapmayı planladıkları şeyler için para biriktirenleri,
İnsanların gözünün içine baka baka yalan söyleyip, sonra bu yalanı ortaya çıkınca “Aslında ben öyle dememiştim!” diyenleri,
İnsanların sadece tek bir özelliğini beğenip bu tek özellikten yola çıkarak o insana hayranlık duyanları,
Gürültülü müzik çalınan bir ortamda sohbet etmeye çalışanları,
İnsanların düşüncelerine değil de gücüne ve parasına değer verenleri,
Belli bir seviyeye geldiği halde kendi bakımına, giyim kuşamına özen göstermeyenleri,
Hep iktidarlara yakın durup muhalif bir tavır sergileyemeyenleri,
Cep telefonuyla yüksek sesle konuşanları,
Sanatın ne olduğu hakkında en ufak bir bilgisi olmadığı halde sanatı, sanatçıyı küçümseyenleri,
Kendini sanatçı olarak lanse edip de muhalif bir bakış açısına sahip olmayanları,
Sevgilisinin doğum gününü bile hatırlamayacak kadar sevgiden yoksun olanları,
Her kullandığı cümlenin sonuna bir küfür eklemeyi ihmal etmeyenleri,
İnsanların arkasından ileri geri konuşup, o insanla karşılaşınca yüzüne gülenleri,
Hayatında hiç kimseye en ufak bir iyiliği dokunmadığı halde, bu ülke için canını feda edecek kadar mücadele etmiş kahramanları eleştirme küstahlığına düşenleri,
Tek bir insana bağlı olmayı başaramayıp her önüne gelen insanla birlikte olanları,
Her diziyi izleyip sonra da bazı dizileri izleyenlere tepki gösterenleri,
Kendini sinema tutkunu olarak ifade edip de sinema tarihinde klasik haline gelen filmleri “saçma sapan!” olarak niteleyenleri,
Kendi yapabileceği bir işi başkasından rica edenleri,
Teşekkür etmeyi, özür dilemeyi bilmeyenleri,
Ve elbette ki bencil olanları hiç sevmem.

Tuna BAŞAR


7 Ağustos 2015
Cuma

Eskiden her evde mutlaka birkaç cilt ansiklopedi olurdu. Hayatında hiç kitap okumamış insanların evlerinin en görünür yerinde ansiklopedi görmek mümkündü. Ansiklopedilerin çoğu gazeteler tarafından kuponla okurlarına dağıtılırdı. O zamanlar ortaokul ve liselerde ansiklopedilerden araştırma ödevleri verilirdi. Biraz da bu nedenle çocuklu ailelerde ansiklopedi ihtiyacı doğardı. Şimdi her şeye internet ortamında ulaşılıyor. Ödevler de merak edilen konular da internet sayesinde araştırılıyor. Aslında internet tam olarak o ansiklopedilerin görevini görmüyor bence. Çünkü internette o kadar çok gereksiz bilgi dolaşıyor ki birçok kişi aradığını bulamıyor. Daha doğru bir ifadeyle aranan bilgiye tam olarak ulaşmak her zaman mümkün olmuyor. Ansiklopediler her zaman bir yayın kurulu tarafından oluşturulurdu. Yer alan bilgiler kendi alanının önde gelen kişilerinin editörlüğünde yazılırdı. Hemen hemen her konuda olabildiğince iyi bir şekilde bilgi verecek düzeyde olurdu ansiklopediler. Bazıları görsel olarak da tatmin edici olurdu. Bazıları ise olabildiğince yazıyla dolu, renksiz ama yine de insanın eline alınca bambaşka düşüncelere dalıp gittiği çekici kitaplardı.
Benim de en sevdiğim şeylerden biriydi ansiklopedi okumak. Elime alırdım, bir köşeye çekilirdim ve rastgele bir sayfa açıp okumaya başlardım. Özellikle ülkelerle ilgili bölümler çok ilgimi çekerdi. Bazen bir bilim adamı bazen de bir tıp bilgisi, bazen bir yazar bazen de bir element, bazen bir siyasetçi bazen de bir hayvan türü… Onlarca farklı konunun bir arada olduğu bu kitapların, çocukluğumdan beri, hayal gücüme büyük katkısı oldu. Şimdi ansiklopedi bulmak gerçekten çok güçleşti. Eski ansiklopedilerin de bazı maddeleri güncelliğini yitirdiği için ilgi çekmiyor. Ama şimdi bir ekip kurulsa ve bir ansiklopedi oluştursalar herhalde en çok ben sevinirim.
En son Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi’ni edinirken bu sevinci yaşamıştım. Bir de uzun zamandır aradığım ama henüz bulamadığım Ahmet Say’ın Müzik Ansiklopedisi’ne sahip olursam bu sevinci yaşayacağımı düşünüyorum.

7ağustos’15gecesi edirne

Tuna BAŞAR

Tuna BAŞAR

{picture#https://lh3.googleusercontent.com/-D5kOteDnoJw/AAAAAAAAAAI/AAAAAAAABGE/655dNdgH4u8/s120-c/photo.jpg} 1985 yılında doğdum. İzmir Karşıyakalı'yım. 2004 yılının son çeyreğiyle birlikte başladığım yazı serüvenime Gece Edebiyat adlı blog sayfamda devam ediyorum. Yazılarım ve şiirlerim Ada (Samsun),Aykırı Sanat, Berfin Bahar, BH Sanat, Çalı, Genç Hayat, İzmir İzmir, Kaçak Yayın, Kar, Koridor, Kum, Kuşak, Kül Öykü, Lacivert Sanat, Mor Taka, Onaltıkırkbeş, Sunak, Taflan, Varlık, Virgül gibi dergilerde yayınlandı. {facebook#http://www.facebook.com/tunabasar} {twitter#http://www.twitter.com/tunabasar35} {google#http://plus.google.com/+TunaBasar} {pinterest#http://www.pinterest.com/tunabasar35} {youtube#http://www.youtube.com/c/TunaBasar} {instagram#http://www.instagram.com/tunabasar35}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.